• slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
Hüzün; insanı insan yapar!

Son otuz/kırk yıldır köyden şehirlere akın akın göç eden insanımız, maalesef bu iletişim çağında “insani yalnızlığın” içinde debelenip durmaktadır!
Aynı apartmanda yan yana oturanlardan, aynı iş yerini ve aynı sokağı paylaşanına kadar her insan kendisini yalnız hissediyor!
Maalesef; adet yerini bulsun diye verilen ve alınan selamlar bu insani yalnızlığımızı gitgide daha derinleştirmekten öte bir işe yaramıyor!

Hiç tanımadığımız insanların “sosyal medya hesaplarını” takip ederek kurduğumuz “sahte ve sanal” arkadaşlık ve dostluklarla yalnızlığımıza çare arar hale geldik!
 

Bu yalnızlaşma duygusunun bana çağrıştırdığı karşılığın adı “insanın hüznüdür!” 

Bu hüzün karinelerini yaşadığım çevrede ve iletişimin beni ulaştırdığı en uzak mesafelerde dahi gözlemleme imkânım oluyor.
Genellikle aynı dertlerden muzdarip olan insan, bir arayışın içinde, ama giderek kalabalıklaşan ve çözülen cemiyette ne yazık ki derdine derman olacak çıkış noktalarını da bir türlü bulamıyor!

 

İnsanoğlunu, kalabalıklar içinde yalnızlığa iten ve onu hüzünlendiren şeyler nedir diye zaman zaman düşünürüm. Öncelikli sorulması, cevap alınması ve çözüm yolları aranması gereken asıl meselelerimizden biriside budur diye düşünüyorum.

Eskiden bugün ki gibi yaşadığımız olumsuzluklarımızı; akrabalarımız, dostlarımız, komşularımız ve yakın-uzak arkadaşlarımız sayesinde ya tamamen hallediyor ya da asgariye indirebiliyorduk.
Bugün, takdir edersiniz ki her türlü nimet elimizin altında.

Yolculuklarımızı en gelişmiş vasıtalarla yapılıyoruz.

Elektriğimiz, suyumuz, yiyeceğimiz, giyeceğimiz, her ne nimet aklımıza gelirse gelsin insanın yanı başında, onun hizmetinde.

Buna rağmen; tabiri caizse; bunca nimetin içinde yüzen insanoğlu; doymak bilmeyen iştahı, şüphe ve güvensizliği, nefs muhasebesinden yoksunluğu, riyakâr ilişkileri, makam ve mevkiye olan düşkünlüğü, merhametsizliği, zarafetten uzak kabalığı ile “insan olanın” insani hüznünü kat be kat artırmaktadır!

Onun içindir ki, insana değer veren onu her türlü kötülüklerden uzaklaştırtmaya ve yaşadığı cemiyete faydalı olmasını noktasında harekete geçiren derin düşüncelerin “insanı insan yaptığına” inanmışımdır.

 

İnsanın hüznünü anlatma gayretinde olan birisi olarak, elbette insana sadece maddi bir varlık olarak bakmamak da insanlığımızın gereğidir.

İnsana sadece maddi varlık gözüyle bakanlara inat, biz, yaratılanların en şereflisi olan insanın bugünkü yalnızlığının sonucu meydana gelen “hüznünü” anlatma gayretindeyiz.
İnsanın bu yalnızlığını tetikleyen maddi-manevi ihtirasları yaşadığımız cemiyette tavan yapmıştır!
 

İfade ettiğim gibi, insanın hüznünü tetikleyen o kadar çok şey yaşıyoruz ki bugünkü cemiyette!

Her gün dünyanın dört bir tarafında insan onuru ayaklar altına alınıyor.

Zenginler zenginliklerini artırmak için bir diğerini sömürmenin derdinde.

Savaşların getirdiği korkunç tahribat insani hüznümüzü katlıyor.

Dünyanın dört bir tarafı insan vahşetinin izleriyle dolu!

Bütün bu olumsuz gidişe dur demesi gereken “seçilmişler” “atanmışlar” ve “söz söylemeye” yetkin insanlar değil meseleleri çözmek, çözümsüzlükleri çoğaltarak geleceğe dair ümitlerimizi de berhava edebiliyorlar.

 

Merhum Erdem Beyazıt’ın;

“Dünyanın en uzun hüznü yağıyor;

Yorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne” ifadesi meramımı daha iyi ifade edebilmek için sığındığım bir sözdür!

Fikir dünyamızın önemli simalarından olan merhum Fethi Gemuhluoğlu’nun yıllar önce hüzne dair söylediği söz “hüzünlü” bir yüreğe sahip olan insan için büyük bir teselli kaynağıdır gibi geliyor bana.

Demişti ki merhum Gemuhluoğlu ; ”Nedensiz yere çok hüzünlenmişseniz, bilin ki Allah’a çok yaklaşmışsınız!”

Edip Cansever’in ; “Ve bu yorgun, bu hüzünlü yüreği, benim değilmiş gibi hiç kimse görmeden, şöyle bir yol kenarına bıraksam…” sözünde ki manayı anlayan insanların varlığına inandığım için bu yazıyı kaleme aldığımı da söylemeliyim!

Çünkü ; “hüzün” insanın yüreğine en yakışan duygulardandır diye düşünenlerdenim!

Onun için Attila İlhan’ın dizesinde ki hakikatte olduğu gibi bir dünyada yaşadığımızın farkına varalım istiyorum. Bütün olup bitenlerden sonra; “elde var hüzün!” diyebilmek ancak bir şairin söyleyebileceği bir cümledir!

 

Yine de insana ve yaşadığımız bu hayata dair ümitli olacağız ve asla ümitsizliğe yer vermeyeceğiz gönlümüzde ve düşünce dünyamızda diye beylik bir laf edebilirim!

Kim bilir, belki de insanın yeniden sıçraması içindir son zamanlarda yaşadığımız hüzün dolu günlerimiz, aylarımız, yıllarımız!

Son olarak şunu da ifade edeyim; benim hüznüm asla kaygıdan ve ümitsizlikten beslenen düşünceler değildir, bilakis; ümitten, sevinçten ve merhametten beslenen düşüncelerdir!



Abdurrahman Akın
Okunma Sayısı: 1419


18.97.14.80








YAZARIN DİĞER YAZILARI

Başkan'ın Mesajı
Aidat Borcu Sorgulama
Sponsorlarımız

 

© Copyright 2020  V4.1 Tüm Hakları Saklıdır.


Top