Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 34,8621 | 34,9249 | |
EURO | 36,5216 | 36,5874 | |
Kendimiz ile yalnız kaldığımız zamanlar vardır. Ufka bakarken, dalgaların sesine dalarken geçen günleri hatırlayıp iç çekeriz. Yaşadığımız sevdalar, sıkıntılı günler, başarı ya da hayal kırıklığımız gelir gözümüzün önüne. Kendimizle hesaplaşırız. Kazandığımız deneyimlerin sonucu bir duruşumuz, insanlığı, evreni kavrayışımız vardır. Çevremizin, okuduğumuz okullarda öğretmenlerimizin, aile ve arkadaşların, fiziki koşullar ve ekonomik durumun, din eğitimi ve genetik kodlamanın oluşturduğu kişiliğimizi, hayattan aldığımız derslerle sarmalarız.
Merak eder miyiz bilgi ne kadar değerlidir diye… Kitaplarla dostluğumuz hangi seviyededir. Japonya %14, ABD %12, Fransa, İngiltere %21 düzenli kitap okurken, bizde on binde bir kitap okunmaktadır. Yani hiç bir şeyi öğrenmeden, her şeyi bilmek gibi bir meziyete sahibiz. Sokak üniversitesini bitirdim, çekirdekten yetiştim gibi eğitime dayalı olmayan yöntemlerin bize yeteceği algısı elbette doğru değil. Tarihe bakarak ülkelerin nasıl yönetildiğini, halkına özgürlük ve refah sağlayan liderlerle, korku ile sindiren, çağ dışı eğitim veren, sömüren ve popülist davranan yönetenlerin akıbetini görmekteyiz. Geçmişi gözlemlemek, sebep sonuç ilişkisi kurmak çok önemlidir.
Bir ülkenin refah ve huzura kavuşması, çekirdek bir ailenin hayatı kavrayışıyla ilişkilidir. Gençleri iyi eğitmemiz, sosyal sorumluluk alan ve yanlışa karşı durup sorgulayan bir nesil yetiştirmemiz gerekir. “Her şeye burnunu sokma, her koyun kendi bacağından asılır, ben bilmem şeyhim bilir, sen kendi işine bak” gibi absürt, toplumsal mücadeleden men eden, insan bilgisini ve aklını hafife alıp, dinsel teslimiyeti öneren zihniyetlerden uzak durmamız gerekir. Bilimi rehber alarak sosyalleşmiş, görevini ve sorumluluğunu bilen her yurttaşın, seçilmişleri denetlemek görevidir. Uygar ülkelerde her birey meslek odası, borsa, çevre derneği, siyasi parti ve insan hakları derneklerine üyedir. Bir insan sosyalleştiği kadar insandır diye bir tanım çok hoşuma gider. Dünya’yı kavrayışımız, doğa ile uyumlu ilişki kurmak, özgürlük ve insan haklarına verilen değer, sanata, spora, müziğe duyulan ilgi bize insanlık skalasında yer kazandırır. Kötülüklerden uzak durup, yardım sever olmayı dinlerin korkutmasıyla değil, hümanizma ile yapabilmeliyiz.
Hurafelerle yetiştirilmiş, baskı ile sindirilmiş, sömürülüp yoksul bırakılmış bir toplumda siyasi propaganda inanç mekânlarına kadar girer, toplumu kamplaştırır. Derelerini HES için, ormanı maden arayanlar, taş ocakları ve yağmacılar, denizlerini petrol tankeri atıkları kirletir, yanlış av yapanlar balık neslini yok eder. Sahiller gözü dönmüş, çevreye saygısız projelerle beton yığınına dönüşür, sıra yaylalara gelir. Ülkenin en prestijli, stratejik, kâr eden fabrikaları, yollar, limanlar satılır, sana da faydalı bir uygulama diyerek alkışlatırlar. Çünkü yıllarca bu kamu varlıklarının ülkeye yük olduğu yalanı ezberletildi. Tarım ve hayvancılıkta kendine yeten 7 ülkeden biri iken, şimdi kendini yiyen bir topluma dönüştük.
Hoyrat, haklı olmayı güç kullanarak sağlayan, dedikodunun ve çekememezliğin arttığı, komşuluk ilişkilerinin zayıfladığı bir ortamda sevgi ve saygıdan söz edilemez. Alkol göreceli olarak yasak iken uyuşturucu kullanımının ortaokullara kadar indiği söylenmektedir. Silah en güvenilir yoldaş, para ve siyasi güç tartışmasız lider. Ölümün arkasına sığınan anlayış neredeyse dünyada güzel yaşamı, aşkı, estetik anlayışı ve sanatı toptan yasaklayacak. Namus bekçiliği ile görevlendirilen ise kadınlarımız.
Henüz gelişmekte olan bir ülkede, aşiret, tarikat, mafya ve soygun düzeni kolayca geçilemez, kabul. Mücadelemiz bilgiyle, sevgi ve hoş görüyle olsun. “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayalım” derdi Uğur Mumcu. Hiçbir siyasi görüş benim istediklerimi uygulasın diyemem, doğruda değil. Düşüncelerimi, başıma ne gelir diye korkmadan yazmak isterim, sizde deneyin. Sağlıklı günler, saygı ve sevgiler değerli hemşerilerim.
Diş Hekimi Osman Erten
Bu kitabı yazma fikrim geleneksel olarak bana öğretilen ve çevremde gördüklerimle yetinmeyip doğanın sırlarını araştırma merakımla başladı. Bir yandan siyaset ve sivil toplum kuruluşlarında mücadele ederken diğer yanda dinlerin toplumları yaşam biçimine kadar nasıl etkilediğini gördüm. Bu bilerek araştırarak seçilmiş bir irade değil,babadan ve atadan miras kalan bir olguydu.
40 yıl Teoloji ve felsefe alanında bilgi edindim. Bilim ve pozitif eğitimden doğanın efendisi değil, EKO sistemin bir halkası olduğumuz gerçeğini öğrendim. Tabularla ve kadim kültürlerin dayatmalarıyla değil, yeni kuşakların deney gözlem ve kanıta dayalı bilgiyle eğitilmeleri gerektiğine inandım. Tarikatların elinde, korku temelli çağ dışı öğretilerle dürüst, vicdanlı ve yurtsever kuşaklar yetiştirilemez. Önyargılarımızı bir kenara bırakarak dünyanın oluşumundan günümüze kadar birlikte özet bir yolculuk yapalım. Kitabı Satın Almak İçin Tıklayın